20. yüzyılın Kürşad’ı Osman Batur
GÜNDEM20. yüzyılda Çin’e karşı en büyük mücadeleyi vermiş bir halk efsanesi. Asya’nın son büyük özgürlük savaşçılarından…
“Bir gün biz kâfirleri yine çöllerin öbür tarafına atacağız. Sayıları Taklamakan Çölü’ndeki kum taneleri kadar olsa bile”
Böke Batur
Asıl adı Osman İslamoğlu olan ve ilerideki kahramanlıkları neticesinde Batur namını alan Osman Batur, 1899’da Altay’da Köktogay beldesinin Öndirkara köyünde dünyaya geldi. Türk töresine uygun olarak çok küçük yaşta ata binmeyi öğrendi. Altı yaşında ata binmeye başlayan Osman Batur 10-12 yaşlarında iyi bir süvari oldu. Bölgede Türk okuluna devam eden Osman öğrencilik hayatında da oldukça parlaktı.
Osman Batur’un ilk gençlik çağlarındaki hayatına ve yaşadıklarına baktığımızda efsanevi bir kişilikle karşılaşıyoruz. Yaşadıklarının şahidi ve delili olmasa eski bir Türk masalı yahut Dede Korkut hikâyelerinden alınmış pasajlar diyebiliriz.
Batur’un Çinlilere ne denli acı ve kayıp verdirdiği ona karşı yapılan muameleden net olarak anlaşılıyordu. 10 yıldır verdiği mücadeleden sonra ne yapsalar ondan hınçlarını alamayacaklardı.
Kimi kaynaklar, Osman Batur’un askeri eğitimini büyük Kazak kahramanı Böke Batur’un himâyesinde aldığını söyler. Fakat kesin olan şudur ki Osman Batur, Böke Batur’un “Bir gün biz kâfirleri yine çöllerin öbür tarafına atacağız. Sayıları Taklamakan Çölü’ndeki kum taneleri kadar olsa bile” sözünü, hayatının ideali olarak belirlemiştir. Batur ilk mücadelesini Moğollara karşı verir.
Bir gün yengesi yanındayken Moğol askerleri yengesini ve kendisini tutuklar. Askerlerle yola devam ederken bir anda askerlerin üstüne çullanır ve iki askeri de alaşağı ederek evine döner. Ardından durumu öğrenen Moğol yetkililerinin görevlendirdiği birisi, olayı anlamak üzere Osman Batur’a gelir. Batur’un verdiği cevap tam da kendine yakışan cinstendir: “Evet bu işi ben yaptım fakat bunu, iddia edildiği gibi şahsî bir çıkar sağlamak için değil, milletimizin zaten yüce olan şanını kendi çapımda daha da yükseltmek için yaptım. Eğer beni böyle uydurma suçlamalar ile yakalasalardı onlar için övünç kaynağı olacak ve beni aşağılayacaklardı. Bu fırsatı vermedim. Olay budur” deyince Moğol yetkililer tarafından görevlendirilen Küliy Teyci yetkililere Batur’u bulamadığını söyleyip olayı kapatır.
Osman Batur artık yiğit ve gürbüz bir delikanlıdır.
Osman Batur artık yiğit ve gürbüz bir delikanlıdır. Çok konuşmaz, sakin ve vakarlıdır. Uzun boyu, esmer teni, kalıplı yapısı ve çatık kaşlarıyla etrafına hem güven hem korku verir. 40 yaşına kadar ailesi gibi çiftçilikle uğraşır. 1934’te Osman Batur’un beldesi Köktogay’da Çinliler tarafından camilere saldırılır ve Kur’an-ı Kerim’ler yakılır. Bu olay kısa sürede sulh yoluyla çözülse de artık isyanın çıkması için bütün zemin hazırlanmıştır. Bir süre sonra başlayacağı silahlı mücadele için artık bütün zemin oluşmuştur.
- Seneler 1940’ı gösterdiğinde sistematik olarak devam eden saldırı ve işgaller neticesinde birçok kabile silahlarını Çin hükumetine teslim eder ve Çin ile ateşkes imzalar. Çin’in acı zulmü, Müslümanları yıldırmıştır.
Silahlarını teslim etmeye yanaşmayan tek kişi ise Osman Batur’dur. Bu işin anlaşma yoluyla çözüleceğine inanmayan Batur, babasının telkinlerine rağmen silahını teslim etmez ve tarihe geçecek o cümleyi söyler: “Bugün silah veren yarın canını verir. Benim Çinlilere verecek silahım yok. İstiyorlarsa gelip kendileri alsın. Korkanlar silahlarını teslim edebilirler.” Bu sözünden sonra artık Osman Batur, oğlu Şerziman ve arkadaşı Süleyman’ı yanına alarak dağa çıkar ve silahlı mücadeleye başlar.
Altay Kartalı namı işte tam da bu günlerde yakışır yakasına. Halk önce Osman Batur’un bu davranışına karşı çıkar fakat zaman geçtikçe ne kadar haklı olduğu anlaşılır ve birçok genç onun yanına zulme direnmeye gider. Osman Batur ve mücahit arkadaşları gittikçe bir güç olarak Çin devletini tehdit eder hale gelir. Güçlenir ve kahramanlaşırlar. Çünkü ‘dua’yla çıkmışlardır yola. Çin zulmüne isyan bayrağı açtığı günlerde annesi şöyle dua etmiştir arkasından:
“Ben oğlumu bu günler için doğurdum. Çinliler asırlardır koyun boğazlar gibi biz Türk’leri öldürüyorlar. Bizim canımız, bizden önce ölenlerin canından daha kıymetli değildir. Bizden sonrakilerin yaşaması için oğlum, ben diğer çocuklarım ölmeye hazırız.”
Bir gün 200 Çin askeri 380 deve ile Batur’un köyündeki Çin askeri birliğine erzak taşımak için yola çıkar. Bunu haber alan Osman Batur ve mücahitleri Çin askerlerini kıstırarak etrafını kuşatır ve bütün askerî birliği yok eder. Bunun üzerine Çinlilerin köyde yapacağı katliamın farkında olan Osman Batur ve arkadaşları köye giderek 2 bin ailenin hayatını kurtarır. Çinliler sabah iki uçakla birden saldırır köye. Fakat Osman Batur uçaklardan birini düşürür ve kurtardığı aileleri Yayla Dağı’na çıkarır. O artık ona verilecek Batur unvanını şimdiden hak eden bir kahramandır.
Kızıl Çin’e kan kusturan Osman Batur ve arkadaşlarının mücadelesi, 1943 yılında Altaylardan bütün Çinlilerin temizlenmesiyle sonuçlanır. Altay Türkleri artık bağımsız olmuşlardır. Altay Geçici Halk Cumhuriyeti Başkanlığı’na seçilen Batur, 2 yıl sonra Tanrı Dağları’nın kuzeyindeki Doğu Türkistan Kazak Türkleri’nin yaşadığı yerleri de Çin işgalinden kurtarır. Çinliler, halkın gözünü korkutmak için uçaklardan broşür atıyorlardı. “Osman’ı terk edin, onunla olanlar Osman’ın yanına, hükümetin yanında olanlarsa hükümetin tarafına geçsin. Osman’ı yakalayacağız ve yanındakilerle birlikte cezalandıracağız” yazan broşürlerle Osman Batur’u yalnızlaştırmaya çalışan Çin elbette o zaman bunda başarılı olmadı.
Yıllar boyu Çin’e karşı kendi ordusuyla savaşan ve vatanını Çin işgalinden kurtarmak isteyen Osman Batur bu mücadelesini 1951 yılına kadar sürdürdü. 1951 Şubat ayında yine bir Çin hücumu sonrasında Batur’un kızı Azapay ve birçok Türk kadını Çinliler tarafından esir edildi. Bu olayın neticesinde Osman Batur tarihte eşine az rastlanacak bir cesaretle tek başına Çin’e hücum etti ve 200 kişilik bir askerî birliğe karşı tek başına çatıştı. Askerlerin birçoğunu öldüren Batur, cephanesinin bitmesiyle birlikte 17 Şubat’ı 18 Şubat’a bağlayan gece yakalandı ve Çin’in eline esir düştü.
Tarihler 29 Nisan 1951’i gösterdiğinde Osman Batur’un idam günü gelmişti.
Tarihler 29 Nisan 1951’i gösterdiğinde Osman Batur’un idam günü gelmişti. Devrim hükumetine karşı olmak suçundan idam cezasına çarptırılan Batur iki aylık işkence sürecinden sonra şehit olacağı son gün de işkence edilerek kurşuna dizilmek üzere meydana çıkarılmıştı.
Kulakları ve kolları kesilen Batur’un Çinlilere ne denli acı ve kayıp verdirdiği ona karşı yapılan muameleden net olarak anlaşılıyordu. 10 yıldır verdiği mücadeleden sonra ne yapsalar ondan hınçlarını alamayacaklardı. Silahlar havaya kalktı ve Çin askerleri ateşe başladı. Son asrın en büyük kahramanı Osman Batur önce dizlerinin üstüne düştü, sonra da secde eder vaziyette alnı yerde öylece kaldı. Tarihin gördüğü son kahraman böylece şehit düştü.
İlginizi Çekebilir