© Haber Kızılelma 2022

MHP Genel Sekreter Yardımcısı Dr. Bahadır Bumin Özarslan, KKTC'nin Türk Devletleri Teşkilatı’nda gözlemci olarak kabul edilmesi hakkında açıklamalarda bulundu

MHP’li Özarslan: Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin Türk Devletleri Teşkilatı’nda gözlemci statüsü kazanması aynı zamanda, Cumhur İttifakı’nın “Türk Dünyası eksenli” politikalarının Türkiye’nin temel dış politika tercihlerinden biri olduğunu gösteren somut ve yeni bir başka adımdır. Kaderini Washington’a, Londra’ya, Brüksel’e, Moskova’ya, Pekin’e bağlayanlar için ders niteliğinde olan bu adım, “21. Yüzyılın Türk Asrı olması” yönündeki kararlılığı da bir kere daha ispatlamıştır.

Türk Devletleri Teşkilatı (TDT)’nın Semerkant’ta yapılan 9. Zirve Toplantısı’nda alınan bir kararla KKTC, gözlemci statüsü kazanmıştır. Bu durum, TDT’de “Türk aile fotoğrafı”nın tamamlanması ve KKTC’nin tanınması politikası bakımından son derece önemli bir gelişmedir.

Bilindiği gibi uluslararası örgütlerin çalışmalarına, doğal olarak üyelerinin katılma hakkı vardır. Bununla birlikte birçok uluslararası örgüt, bazı koşulları yerine getirmek şartıyla üye olmayan devletleri ve bazı uluslararası tüzel kişileri de çalışmalarına dâhil etmektedir. Gözlemcilik de uluslararası örgütlerin üyeleri dışındaki tarafları, çalışmalarına dâhil ettiği bir statüdür. Hukuken bakıldığında, gözlemcilik statüsüyle ilgili yerleşik kuralların bulunmadığı görülmektedir.

Her uluslararası örgütün kendi çizdiği çerçeveye göre belirlenen gözlemcilik statüsü, ilgili tarafa örgüt çalışmalarına katılma hakkı verdiği gibi görüşlerini beyan etme fırsatı da yaratmaktadır. Gözlemcilik, örgütün faaliyetlerine katılma fırsatı sağlamasının yanında, bazen de gözlemci devlet için tam üyeliğe hazırlık aşaması anlamına da gelebilir. Nitekim Meksika OECD’de, Irak da İslâm İşbirliği Teşkilatı (İİT)’nda önce gözlemci, daha sonra tam üye olmuşlardır.

Aslında, KKTC’nin TDT’de gözlemci olması, şaşırtıcı değildir. Zira TDT üyelerinin hepsinin üye olduğu Ekonomik İşbirliği Teşkilatı (EİT)’nda ve İİT’de, KKTC zaten “gözlemci devlet” statüsüne sahiptir. Dolayısıyla KKTC’nin TDT’deki gözlemciliği, süren bir uygulamanın TDT’ye de yansıması anlamına gelmektedir. Bu kararla birlikte, KKTC için EİT ve İİT dışında da yeni bir kazanım gerçekleşmiştir.

Bundan böyle KKTC, TDT zemininde toplantılara katılacak ve görüşlerini uluslararası topluma beyan etmiş olacaktır. Ayrıca Türk Dünyası içinde de tanınırlığı ve etkisi artacak, KKTC ile diğer Türk devletleri arasındaki işbirliği gelişecektir. Bunun yanında TDT’de gözlemcilik, KKTC’nin tanınması yönünde önemli bir aşama teşkil edecektir. Zira KKTC’nin tanınması yönündeki strateji, TDT eliyle güçlenmiş olacak ve gerek EİT gerekse İİT üyelerini de cesaretlendirecektir.

Hatırlatmak gerekir ki KKTC’nin tanınmaması temelde, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK)’nin 541 ve 550 sayılı kararlarına dayanmaktadır. Bununla birlikte bu kararlar, bağlayıcı olmayıp tavsiye niteliğindedir. Tavsiye kararları, uyma zorunluluğu olmayan kararlardır. Dolayısıyla KKTC’nin tanınması yönünde hukukî bir engel yoktur. KKTC’nin TDT’de gözlemci olması ise oluşturulan siyasî engelleri aşmada çok önemli bir zemin yaratmıştır. Ayrıca BMGK’nın söz konusu kararlarına red oyu veren Pakistan ve çekimser oy kullanan Ürdün başta olmak üzere, uluslararası toplumun diğer üyeleri de bir devlet olmanın bütün asgarî unsurlarına fazlasıyla sahip olan KKTC ile ileri düzeyde ilişki tesis edebilecektir. Dolayısıyla KKTC’nin TDT’de gözlemci olması, gerek Kıbrıs sorunu bakımından gerek Türk Dünyası açısından gerekse EİT ve İİT üyesi devletler bakımından KKTC’nin uluslararası toplum içindeki varlığını güçlendiren bir adım olmuştur.

KKTC’nin bu statüyü kazanması aynı zamanda, Cumhur İttifakı’nın “Türk Dünyası eksenli” politikalarının Türkiye’nin temel dış politika tercihlerinden biri olduğunu da gösteren somut bir başka adımdır. Görülmektedir ki “Tek yönlü” veya “Batı merkezli” dış politik yaklaşımı vazgeçilmez bir tercih olarak dayatan zihniyet, Cumhur İttifakı’nın kararlılığı karşısında bir kez daha hüsrana uğramıştır.

Kaderini Washington’a, Londra’ya, Brüksel’e, Moskova’ya, Pekin’e bağlayanlar için ders niteliğinde olan bu adım, “21. Yüzyılın Türk Asrı olması” yönündeki kararlılığı da bir kere daha ispatlamıştır. Türk Asrı’nın inşasında TDT, en önemli dış politik zeminlerden biri olarak parlamaya başlamıştır. Anlaşılmaktadır ki TDT’nin anlam yüklü bayrağı, her geçen gün daha da fazla parlayacak ve bu parlaklık, Türk Dünyası’na direnenlerin içini karartmaya devam edecektir. 

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER