Kaşıkçı’nın nişanlısı Hatice Cengiz: ”Hukuk sistemi uyarınca karara itirazımızı yapacağız” ”Elbette ki farkındayım Türkiye’nin yalnız bırakıldığının. Uluslararası kamuoyundan tutun, Avrupa Birliği, Birleşmiş Milletler, bütün bu kurumlar bu meseleyle ilgili çalıştırılmadı. Herhangi bir bağımsız yargı ve soruşturma için adım atılmadı”DETAYLAR VE AÇIKLAMALAR EKLENDİ
İSTANBUL (AA) Washington Post yazarı Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı'nın, Suudi Arabistan'ın İstanbul Başkonsolosluğunda öldürülmesine ilişkin 26 sanığın yargılandığı davada mahkeme, durma kararı vererek yargılamanın Suudi Arabistan adli makamlarına devrine hükmetti.
İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki 8. duruşmaya, haklarında yakalama kararı bulunan firari 26 sanık katılmadı.
İstanbul Barosu tarafından görevlendirilen bazı avukatların sanıkları temsil ettiği duruşmada, Kaşıkçı'nın nişanlısı müşteki Hatice Cengiz ile avukatı da hazır bulundu.
Duruşmada, Adalet Bakanlığının, davanın Suudi Arabistan adli makamlarına devrini uygun gördüğüne dair olumlu görüş yazısının dosyaya ulaştığı bildirildi.
Bakanlığın yazısına ilişkin diyecekleri sorulan müşteki Hatice Cengiz'in avukatı Gökmen Başpınar, davada durma ve dosya devri istemlerinin 6706 sayılı Cezai Konularda Uluslararası Adli İş Birliği Kanunu'nun bütün maddelerine aykırı olduğunu savundu.
Suudi Arabistan'da şu an herhangi bir yargılama olmadığını belirten avukat Başpınar, "Suudi Arabistan yargılamayı tamamlamış, çokça da beraat kararı vermiştir. Beraat kararı verilen sanıklar hakkında Türk mahkemelerinin yargılamaya devam etmesi konusu açıktır. Dosyanın gönderilmesi halinde kanuna aykırı işlem yapılmış olacaktır. İdare mahkemesine dava açtık, yürütme durdurma talebinde bulunduk. Adalet Bakanlığının yazı içeriğinde iki ülke arasında anlaşma olmadığı belirtilmiştir. Bakanlığın yazısı Türkiye'nin egemenlik haklarının devri anlamına gelecek şekilde, Türk halkına yapılmış büyük bir sorumsuzluk örneği teşkil etmektedir." ifadelerini kullandı.
Sanıkların dinlenmesi için istinabe yoluna Suudi Arabistan'da ifade alınması yönündeki taleplerini tekrar eden Başpınar, mahkemenin durma kararı vermemesini istedi.
"Kuzuyu kurda emanet etmeyelim"
Cengiz'in diğer avukatı Ali Ceylan da aynı talepleri yinelediği beyanında, Suudi Arabistan makamlarının soruşturma süreçleri boyunca Türk adli makamlarına yardım etmediğini, tam tersine engel olduklarını dile getirerek, "Buna ilişkin eski Başsavcı İrfan Fidan'ın da eski Adalet Bakanı'nın da Sayın Cumhurbaşkanı'nın da açıklamaları vardır. Kuzuyu kurda emanet etmeyelim. Türk milletinin onur ve şerefini koruyalım." diye konuştu.
Sanıklara barodan atanan avukatlar ise yargılamanın devri konusunda takdirin mahkemede olduğunu söyledi.
Kısa bir aranın ardından davayı karara bağlayan mahkeme heyeti, 6706 sayılı Kanun uyarınca dosyanın yabancı devlete devrinin mümkün kılındığını, Suudi Arabistan adli makamlarınca yargılamanın devrinin talep edildiğini ve merkezi makam olan Adalet Bakanlığından davanın devri konusunda olumlu görüş alındığını belirtti.
Tüm bu hususlar gözetilerek ilgili kanun gereğince kamu davasının durmasına karar veren heyet, dosyanın Suudi Arabistan adli makamlarına devredilmesine hükmetti.
Heyet, sanıklar hakkında çıkarılan yakalama ve kırmızı bülten kararlarının infazının beklenilmemesine ve dosyanın devir işlemlerinin yapılabilmesi için bir suretinin Adalet Bakanlığına gönderilmesine karar verdi.
Cengiz ve avukatının açıklaması
Müşteki Hatice Cengiz ve avukatları, duruşma sonrası İstanbul Adalet Sarayı'nın karşısındaki meydanda basın açıklaması yaptı.
Cengiz'in avukatı Gökmen Başpınar, dosyanın devredilmesi işlemiyle ilgili Ankara 14. İdare Mahkemesi'ne yürütmenin durdurulması talepli dava açtıklarını belirterek, "Türk milletine ait olan yargılama ve egemenlik hakkı, ne yazık ki hiçbir adil yargılama ilkesinin olmadığı Suudi makamlarına devredilmiştir. Bu karara tarafımızdan itiraz edilecektir." ifadelerini kullandı.
Türkiye'de hukuki süreci yöneten ve vatandaşların mağduriyetini gideren bir hukuk sistemi olduğunu ifade eden Hatice Cengiz ise "Bu hukuk sistemi uyarınca karara itirazımızı yapacağız." dedi.
Hukuki süreci devam ettireceklerini ifade eden Cengiz, şöyle konuştu:
"İlk günde de buradaydık, 1,5 yıl önce de bu kalabalık buradaydı. Ben hala aynı yerdeyim. İki ülke arasında bir anlaşmadan bahsediliyor. Bu bana şunu hatırlattı. Birkaç zaman önce Mavi Marmara davasında da buna benzer iki ülke arasında anlaşmadan sonra bazı davalar düşürülmüştü. Fakat orada altını çizmek gereken bir şey var, İsrail devlet olarak Türkiye'den işlemiş olduğu cinayetlerden ötürü özür diledi. Burada iki ülke anlaşıyor olabilir, yeni bir sayfa açmak için yeni bir döneme giriyor olabilir ama suç aynı suç hiçbir şekilde değişmedi. Suçu işleyen kişiler de değişmedi. Karşımızda bir olay var."
Cengiz, olayın başından beri kendisiyle ve süreçle ilgili spekülasyonlar yapıldığını belirterek, "Elbette ki farkındayım Türkiye'nin yalnız bırakıldığının. Hukuki sürecin bu noktaya gelmesinde Türkiye'nin büyük emeğinin olduğunun tabi ki farkındayım. Uluslararası kamuoyundan tutun, uluslararası sisteme, Avrupa Birliği, Birleşmiş Milletler, bütün bu kurumlar bu meseleyle ilgili çalıştırılmadı. Herhangi bir bağımsız yargı ve soruşturma için adım atılmadı. Türkiye kendi özel varlığıyla ya da güçleriyle belli bir noktaya geldi ama dosyanın geldiği noktada verdiği karar kabul edilebilir bir karar değil." şeklinde konuştu.
İddianameden
Washington Post yazarı Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı, evlilik işlemleri için 2 Ekim 2018'de girdiği Suudi Arabistan'ın İstanbul Başkonsolosluğunda öldürülmüştü.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca hazırlanan 117 sayfalık iddianamede, Kaşıkçı'nın öldürülmesi eylemini gerçekleştirmek üzere görevlendirme yapıp diğer sanıklara gerekli talimatları veren sanıklardan Ahmet bin Muhammed elAsiri ve Suud el Kahtani'nin "tasarlayarak ve canavarca hisle eziyet çektirerek kasten öldürmeye azmettirme" suçundan ayrı ayrı ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılması isteniyordu.
Sanıkların en başından itibaren maktul Kaşıkçı'yı, Suudi Arabistan'a götürmek, kabul etmediği takdirde öldürmek üzere fikir birliği ve ortak suç işleme kararıyla hareket ettikleri, eylemi tüm ayrıntılarıyla planlayıp iş bölümünü gerçekleştirdikleri kaydedilen iddianamede, suça doğrudan katılan sanıkların ortak hakimiyet alanına aldıkları Kaşıkçı'yı boğarak öldürdükleri ifade ediliyordu.
İddianamede, sanıklardan Mansur Osman Abu Hüseyin, Maher Abdulaziz M. Mutreb, Salah Muhammed A. Tubaigy, Mustafa Muhammed M. AlMadani, Saif Saad Q. elKahtani, Thaar Ghaleb T. Alharbi, Badr Lafi M. Alotaibi, Turki Musharraf M. Alshehri, Fahad Shabib A. Albalawi, Waleed Abdullah M. Alshehri, Muhammed Saad H. Alzahrani, Naif Hasan S. Alarifi, Abdulaziz Muhammed M. Alhawsawi, Halid Aedh G. Alotaibi, Meshal Saad M. Albostani, Muflih Shaya M. Almuslih, Ahmed Abdullah A. Almuzaini ve Saad Muid Alqarni'nin, "tasarlayarak ve canavarca hisle eziyet çektirerek kasten öldürme" suçundan ayrı ayrı ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılması talep ediliyordu.
İki iddianame birleştirildi
Soruşturmasını sürdüren İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca Kaşıkçı cinayetine ilişkin Suudi Arabistanlı firari 6 sanık hakkında ikinci iddianame hazırlanmıştı.
Bu iddianamede de olayla ilgili Türkiye'ye gelen sanıklardan 4'ünün konsolosluk binasında, konutunda ve araçlarda cinayetten sonra delilleri yok ettikleri belirtilmiş, bu nedenle Kaşıkçı'nın cesedi veya cesede ait herhangi bir iz ve emare bulunamadığı kaydedilmişti.
Sanıklardan ikisinin ağırlaştırılmış müebbet, 4'ünün 5 yıla kadar hapisle cezalandırılması istenen bu iddianame de mahkemece kabul edilerek ana davayla birleştirilmişti.
Her iki iddianamenin birleşmesiyle davadaki sanık sayısı 26 olmuştu.
Mahkeme heyeti, 23 Kasım 2021'de yapılan duruşmada Adalet Bakanlığı Dış İlişkiler Daire Başkanlığı aracılığıyla Suudi Arabistan'dan, yargılanan firari sanıklar hakkında Cemal Kaşıkçı'nın öldürülmesi olayıyla ilgili bir soruşturma veya kovuşturma olup olmadığının sorulmasına hükmederek, bunun olması halinde sanıkların mükerrer cezalandırılmalarını engellemek amacıyla kesinleşmiş karar örneğinin gönderilmesinin istenilmesini kararlaştırmıştı.
Savcı dosyanın devrini talep etmişti
Davanın 31 Mart'ta görülen duruşmasında görüşü sorulan cumhuriyet savcısı, Suudi Arabistan Başsavcılığınca gönderilen 13 Mart 2022 tarihli yazıda yargılamanın Suudi Arabistan'a devredilmesinin istendiğini aktarmıştı.
Mütalaada, sanıkların yabancı ülke vatandaşı olmaları, haklarında çıkartılan yakalama emirleri ve kırmızı bülten kararlarının infaz edilmediği gerekçesiyle ifadelerinin alınmadığı, bu haliyle dosyanın sürüncemede kaldığı vurgulanmıştı.
6706 sayılı Kanun uyarınca dosya hakkında durma kararı verilmesi talep edilen mütalaada, yargılamanın Suudi Arabistan adli makamlarına devrinin sağlanması için gerekli usul işlemlerinin yapılması istenmişti.
Mahkeme heyeti ise söz konusu yasa uyarınca kovuşturmanın Suudi Arabistan adli makamlarına devri hususunda görüş bildirilmesi için Adalet Bakanlığına yazı yazılmasına hükmetmişti.
Bunun üzerine Adalet Bakanlığı Dış İlişkiler ve Avrupa Birliği Genel Müdürlüğü, "Kovuşturma kapsamında yargılanan sanıklar hakkında iade talebinde bulunulmasına rağmen, mezkur talebe Suudi Arabistan makamlarınca olumsuz yanıt verilmiş olması nedeniyle 6706 sayılı Kanun'un 24. maddesinde yer alan şartların mevcut olduğu değerlendirilmekte olup, bu itibarla kovuşturmanın Suudi Arabistan adli makamlarına devri Bakanlığımızca da uygun görülmüştür." şeklinde görüşünü mahkemeye göndermişti.
Yorum Yazın